• BIST 9079.97
  • Altın 2308.611
  • Dolar 32.3171
  • Euro 35.0449
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 17 °C

20 sene sonra bir dünya daha gelebilir

20 sene sonra bir dünya daha gelebilir
NASA ve dünyanın en önemli astronomları Newsweek Türkiye'ye açıkladı.

20 SENEYE KADAR BİR DÜNYA DAHA BULABİLİRİZ

NASA ve dünyanın en önemli astronomları Newsweek Türkiye'ye açıkladı.

TRT’nin siyah-beyaz günlerinde yayınlanan Beyaz Gölge dizisi Türkiye’de yoktan bir basketbol kuşağı yetiştirip bugün bizi basketbolda dünya ikincisi yapmışken, aynı yıllarda yine bayılarak izlediğimiz Uzay Yolu’nun halen uzaya çıkaramamış olması çok fena. Tabii, televizyon kanallarını daha iyi izleyebilmek için yabancıların yardımıyla fırlattığımız birkaç iletişim uydusunu saymazsak… Oysa Türkiye’nin nevi şahsına münhasır ilkokul demirbaşı o çağ çizelgelerinde Yakın Çağ’dan sonraki adımın Uzay Çağı olacağı varsayılıyordu. 1789 Fransız İhtilali’nden günümüze dünya pek çok büyük vaka yaşadı ama internetteki Türkçe sayfalarda Yakın Çağ halen kapanmamış görünüyor. Biri Yakın Çağ’ı açık unutmuş ve biz bu yüzden bir türlü Uzay Çağı’na giremiyor olabilir miyiz? Oysa daha 1943’te ünlü eseri Küçük Prens’te bir Türk gökbilimcinin gezegenler ve uzayda yaşam konusunda Avrupalılara ön ayak olduğunu hayal ediyordu Fransız yazar -aynı zamanda pilot- Antoine de Saint-Exupéry. Küçük Prens’in yaşadığı Asteroit B 612 gezegeni, ilk kez ve sadece 1909 yılında Türk gökbilimci tarafından görülmüştü. Gökbilimci, buluşunu Uluslararası Astronomi Kongresi’nde açıklamış ama fesli kılık kıyafeti yüzünden kimse onu ciddiye almamıştı. Ta ki 1920’de buluşunu bu defa Avrupalılar gibi giyinerek sunana dek.

Türklerin keşfettikleri gezegenleri anlattığı ama diğer milletlerin ciddiye almadığı bir dünya hayalinden, Avrupa ve Amerikalıların uzayı anlattığı ama Türklerin pek ciddiye almadığı bir dünyaya gelirken; ne yazık ki hayat romanlardaki gibi değil. Türkiye’de uzay algısı ekseriyetle Dünyayı Kurtaran Adam filmi esprilerinden öteye geçmese de, insanın uzaya çıkmasının üzerinden 50 yıl geçti ve bugün artık evrenle ilgili araştırmalar başka bir çağa girdi. Astronomlar enerjilerinin büyük kısmını uzayda yeni dünyalar ve başka hayatlar olup olmadığını aramaya harcıyor. Hali hazırda yakın zamanda keşfedilmiş, yeni dünya adayı olmaya göz kırpmış birkaç gezegen var. Ama içlerinde en vaatkâr olanı Gliese 581g. Bazı astronomlar ona “Yerküre’nin ikizi” diyor. Dünyanın en önemli astronom ve fizikçilerinin Newsweek Türkiye’ye açtıkları seyir defterlerindeki ortak cümleyi de kulağınıza fısıldamakta fayda var: “20 yıl içinde uzayda yeni yaşam formları ve yeni dünyalar keşfetmeye çok yakınız.” Siz ona istediğiniz adı verebilirsiniz, Küçük Prens’in gezegeni, Avatar’ın Pandora’sı ya da bilim adamlarının tercih ettiği şekilde Muhtemel Yaşanabilir Gezegenler. Gerçekleşme ihtimali mi? Bu dosyaya epey katkıda bulunan NASA uzmanlarının söylediğine göre, hayli yüksek.

Bugün ömrünün sonbaharında olanların bile belki görebileceği bir gelecekten bahsediyoruz. Kesinlikle heyecan verici. Üstelik dünya bu konuda ışık hızında ilerliyor. Dünya’nın yer aldığı Samanyolu Galaksisi’nde bugüne kadar ‘gezegen avcıları’ ve astronomlarca keşfedilen 500 civarında gezegene, iki hafta önce galaksimiz dışında keşfedilen ilk gezegen HIP 13044b eklendi. Dâhil olduğu yıldız sistemi HIP 13044. Bir başka galakside oluşmuş keşfedilen ilk gezegen HIP 13044b ömrünü bitirmek üzere ve Dünya’dan 2000 ışık yılı uzakta. Jüpiter’in 1,25 katı büyüklüğünde bir gaz devi ve kendi güneşi etrafındaki turunu 16,2 günde tamamlıyor. HIP 13044b, Samanyolu dışındaki gezegenlerin varlığına ilk kanıt. Geçen hafta ise NASA, Cassini uzay aracının Satürn’ün ikinci büyük uydusu Rhea’nın oksijen ve karbondioksitten oluşan ince bir atmosfere sahip olduğunu keşfettiğini açıkladı. Rhea’nın atmosferindeki oksijen insan yaşamı için yeterli değil ama bu bulgu hem Güneş Sistemi’nin 3,5 milyar yıl önceki yapısına ilişkin yeni pencereler açabilir hem de yeni dünya araştırmalarına daha da ivme kazandırabilir. Alman Max-Planck Astronomi Enstitüsü’nün HIP 13044b’nin keşfinde kullandığı teleskopun bulunduğu Şili’deki Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) ve Cenevre Üniversitesi astronomlarından Didier Queloz, Newsweek Türkiye’ye, “Eskiden üç beş kişiydik, şimdi dünya genelinde 10 ayrı ekip bu iş için çalışıyor” diyor. Bu küresel heyecana bayıldığını söyleyen Queloz’a katılmamak elde değil; hele her hafta yeni bir gezegen keşfedilirken… “İleride her gün bulacağız” diyor Queloz. “20 yıl içinde gerçekten yaşanabilir bir gezegen bulabilir ve uzayda hayat var diyebiliriz.” Bir sonraki aşama, akıllı canlı formlarının varlığını araştırmak olacak. Sonra da sıra Queloz’un sorusuna gelecek, insanlık evrenin ve tarihin bir ürünü mü, yoksa sadece tesadüf mü?

Peki neden yeni bir dünya arıyoruz? Bilimsel bir merak mı, yoksa Dünya’nın son kullanma tarihi sanılandan çok daha mı yakın? Yaşanabilir gezegen umuduyla evrenin hangi bölgesine bakılıyor? Yaşanabilir gezegen ne anlama geliyor? Dünya’nın kopyası mı, yoksa Avatar filmindeki Pandora gezegeni gibi alışılmışın dışında formlar mı? Dahası, uzayda yaşam ararken aslında dertsiz başımıza dert alıyor olabilir miyiz? Sondan başlayalım. Birçok astronomun heyecanının aksine yaşayan efsane, fizikçi Hawking, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma endişesi taşıyor. “Uzayda yaşam keşfetmek için iki yol var. Ya dinlemek ya da ışıkla sinyal göndermek. İkincisi ‘Biz buradayız’ demek ve biraz riskli” diyor Hawking. “Kendi kaynaklarını tüketmiş, fethedecek yerler arıyor olabilirler. Bir gün uzaylıların Dünya’yı ziyareti, Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfetmesi gibi olabilir. Bu, yerli Amerikalılar için pek de iyi sonuçlanmamıştı.”

1583’te, Rönesans’ı biçimlendiren filozoflardan İtalyan gökbilimci Giordano Bruno, “Sayısız güneş ve kendi güneşleri etrafında tıpkı bizim sistemimizdeki yedi gezegen gibi dönen sayısız dünya var. Bizimkinden daha kötü veya daha az yaşanabilir değiller” demişti. Ama üzerine pek fazla yaşamadı. Bu ‘aykırı’ görüşleri nedeniyle Şubat 1600’de Katolik Kilisesi tarafından Roma’da yakılarak öldürüldü. Neyse ki güneş ötesi gezegenleri ve yaşanabilir dünyaları aramak, artık o kadar tehlikeli bir iş değil. Aksine, çok revaçta. “20 yıl önce gezegen arayanların tümünü tek bir asansöre sığdırabilirdiniz, ama bugün yüzlerce bilim adamı bunun peşinde” diyor Butler.

Bu bilim adamlarının 300 kadarı Avrupa, 100 kadarı ise Amerika kıtasından. Amerikan Ulusal Araştırma Komitesi’nin Ağustos ayında yayınladığı Astronomi ve Astrofiziğin 10 Yıllık Raporu’nda, güneş ötesi gezegen araştırmaları modern astrofiziğinin üç ayağından biri olarak gösterildi. Güneş sistemi dışındaki ilk gezegeni (51 Pegasi b) 1995’te Queloz ve Mayor keşfetmişti. 15 yıl gibi bir sürede, bugün itibariyle keşfedilmiş gezegen sayısı 500’e ulaştı.

www.UlasimOnline.Com

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Ulaştırma | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim