• BIST 9079.97
  • Altın 2324.114
  • Dolar 32.3616
  • Euro 34.9438
  • İstanbul 11 °C
  • Ankara 12 °C

Beşiktaş Scotland'la deniz üstünde 21 gün

Beşiktaş Scotland'la deniz üstünde 21 gün
Kim bilir kaç tabak kalmıştır? Dört aylık gemi yolculuğuna çıkan bir kaptanın geride bıraktıklarına kavuşması için 16 tabak kuru fasulye yemesi gerekiyor.

Beşiktaş Scotland'la deniz üstünde 21 gün

Kim bilir kaç tabak kalmıştır? Dört aylık gemi yolculuğuna çıkan bir kaptanın geride bıraktıklarına kavuşması için 16 tabak kuru fasulye yemesi gerekiyor.

Denizciler bilir, bilmeyenler için kısaca anlatalım:

Dünya üzerindeki tüm Türk gemilerinde her pazar kuru fasulye pişiriliyor. Bu geleneğin bir hafta sonu bile sekteye uğramaması lazım. Yola çıkmadan önce depoya bolca fasulye atmak aşçının ilk görevi. Yoksa denizde bir uğursuzlukla karşılaşabilirler! Yeteri kadar fasulye tedarik etmeyen aşçı yandı! Yolculuk boyunca mantı açmak zorunda. Neyse ki 5 Şubat'ta Hamburg'dan bindiğim geminin mutfak sorumlusu tecrübeliydi.

Beşiktaş Denizcilik'e ait Mt Beşiktaş Scotland adlı gemi bir kimyasal/petrol tankeri. Yani bir petrol ürünü olan motorin taşıyor. Benimle birlikte mürettebatın sayısı 20. Daha fazlası güvenlik nedeniyle yasak. Dünyada yolculuk yapılacak en tehlikeli gemilerden birinin içindeyim aslında. Yaklaşık 17 bin ton motorinle 21 gün su üstündeyiz. Kaptan İsmail Türk, rotadan taşınan mala, mürettebattan yolculara kadar her ayrıntının baş idarecisi. Adıyla değil, 'Süvari Bey' diye anılıyor gemide.

Gemiyle ilk kez uzun yolculuğa çıkanları benim gibi deniz kokusu ve mavi renk sarhoş ediyor. Açık denizlerde sallanmaya başladığımızda mide bulantısı baş gösteriyor. Bu nedenle gemilerin ecza dolabı her türlü ilaçla dolu. Gemide günlük hayatın kendine özgü bir dili var. Mesela kaptan köşküne girip çıkan herkes yüksek sesle, "Allah selamet versin." demek zorunda. Unutanı ikinci kaptan nazikçe uyarıyor. Tekirdağlı yağcı Can Akıncı bu söze öyle alışmış ki evine döndüğünde bile dilinden düşüremiyor. Bir de televizyonun ya da sehpanın üzerinde duran eşyaları düşecek korkusuyla kapıyor. Çünkü gemide her şey tavana, duvara monteli. Keşke mümkün olsa ben de yatağa sıkıca bağlanabilseydim. Dalgalı denizde uykunuzun durgun kalması imkânsız. Deniz adamlarının gecesi gündüzü yok. Hatta gün kavramı dahi yok. Misal, '21 Aralık' gibi tarih hesabına göre zamanı yaşıyorlar. Günün her vakti nöbetleşe olarak uyanık ve tetikte olmaları gerekiyor. Gemideki hiyerarşi deniz hayatının her alanına yansımış. Kaptan, zabit ve mühendisler ayrı; yağcı, kamarot gibi görevliler ayrı salonlarda oturuyor. Ama her şey o kadar resmî değil. Kendilerine göre bir eğlence anlayışı geliştirmişler. Makine dairesinde masa tenisi, güvertede basketbol oynanabiliyor. Potadan kaçan her top mecburen denize düşüyor. İkinci kaptan Kubilay, yola çıkarken 10 basket topu sipariş etmiş. Boğulanların yerine yenilerini uğradıkları limandan alıyorlar.

Çay saatleri, akşam sohbetleri, televizyonda dizi ve maç keyfi en büyük zevkleri... Yük gemilerinin bir özelliği de makine sesinin çok yüksek olması. İster güverteye çıkın, ister kamaranıza çekilin sesten kaçamıyorsunuz. Özellikle aşağı katlarda ses geçirmeyen kulaklıklar kullanmak mecburi. Sadece bu durum bile denizcilerin sabırlarını anlamaya yeter. Ben daha fazla dayanamayıp Fransa'nın Lorient limanından gemiden ayrıldım ve uçakla evime döndüm. 3 tabak kuru fasulye de kafi geldi. (Böyle bir deneyimi yaşamamıza izin verdiği için Beşiktaş Gemicilik Genel Müdürü Yavuz Kalkavan'a teşekkür ediyoruz.)

Kaynak: Zaman

www.UlasimOnline.Com

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Ulaştırma | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim