• BIST 9722.09
  • Altın 2428.571
  • Dolar 32.5199
  • Euro 34.8
  • İstanbul 17 °C
  • Ankara 20 °C

Minibüste ayakta yolcu taşıma hesabı

Minibüste ayakta yolcu taşıma hesabı
İki ay önce ayakta yolcu aldığı için polisin, ceza yazdığı minibüs sürücüsü aracını yakmaya kalkmış, diğer minibüs sürücüleri de destek için yolu kapatmıştı.

Minibüste ayakta yolcu taşıma hesabı

İki ay önce ayakta yolcu aldığı için polisin, ceza yazdığı minibüs sürücüsü aracını yakmaya kalkmış, diğer minibüs sürücüleri de destek için yolu kapatmıştı.

Yaşanan son facia konuyu sorgulamayı gerektiriyor:

İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Ergun Gedizoğlu'nun makalesi

Yaklaşık iki ay kadar önce, kamuoyunun üzerinde çok durmadığı, önemli bir haber vardı, basında. ‘Minibüsçü isyanı’ başlıklı bu haberde; ayakta yolcu aldığı için trafik polisinin, yeni çıkan yasaya göre, ceza yazdığı bir minibüs sürücüsünün aracını yakmaya kalktığı ve diğer minibüs sürücülerinin de kendisine destek olmak için yolu kapattığı belirtiliyordu. Bu tepkiler üzerine yönetim geri adım atarak yeni çıkardığı yasada değişiklik yapmıştır. Daha kötüsü, minibüslerin ayakta yolcu alma konusu gündemden çıkmıştır.

Minibüs sürücüleri ve meslek örgütü yöneticileri; tüm diğer taşıma araçlarında (kamu ve özel otobüslerde) taşındığı gibi minibüslerde de ayakta yolcu taşınabileceğini savunuyor. Yolculara sorulan sorulara alınan yanıtlardan ise minibüste ayakta yolculuk yapmanın rahat, istenen bir yolculuk olmadığı, ancak işlerine yetişebilmek için başka bir çare olmadığından, buna katlandıkları anlaşılmaktadır. Yani toplu taşıma eksikliği nedeniyle bu durumu kabul etmek zorunda kaldıklarını söylemektedirler.

Buraya nasıl gelindi?

Bu haber için değerlendirme ya da yorum yapmadan önce bu noktaya nasıl geldik bunu gözden geçirmek gereklidir.

Halkalı'da meydana gelen vahim kazanın bir yönünde toplu taşıma ağı olmadığı için sürekli tavizler verilen minibüs esnafının disiplinsizliği önemli bir etken. Bir etken de kavşaktaki geometrik düzenlemenin hızlı araç sürmeyi cesaretlendirmesi...

İstanbul ulaşımında etkinliğinin yeni başladığı yıllarda (60’lı yıllar), minibüslerin 10 yolcu (3 arka koltuk) +2+2+2 (3 tane orta koltukta 2’şer yolcu + 1 koltuk sürücü yanı) alabilecekleri kabul edilir, bundan fazla yolcu alan minibüslere ceza uygulanırdı. Bunun yanında minibüslerin, trafiğe olumsuz etkilerini azaltmak için, yolcu alıp/indirebilecekleri yerler, yani durakları belirliydi ve buna uymayan, herhangi bir yerden yolcu alıp/indiren sürücüye (durak harici diye) ceza uygulanırdı.

O yıllarda minibüsler, kentin toplu taşıma eksikliğinden, kent çeperlerinde oluşan bir toplu taşıma gereksinimini ve boşluğunu dolduran tür olarak ortaya çıkmışlardı.

‘14 kişiliktir’

Sonraki yıllarda, toplu taşımacılıkta kendine yer edinmeye başlayan minibüsler, kentteki toplu taşımadaki eksikliğin de artmasıyla, kent merkezlerine de girdi. Yolcunun çok olduğu bu hatlarda, araçlarına daha fazla yolcu almayı zorlamış; yolcu isteminin de artmasıyla (4+3+3+3+1, yani arka ve orta koltukları sıkıştırarak) 14 yolcu almaya başladı. Önceleri polis bu durumu ceza uygulaması yaparak engellemek istedi, ancak başaramadı. Minibüs meslek dernekleri ve ilgili örgütlerinin baskılarına dayanamayan merkezi yönetim, daha çok yolcu alınmasını önlemek için; minibüslerin 14 yolcu taşıma kapasiteli olduğunu kabul edip, bunu belirten ve her minibüsün, trafik plakasının yanında, “14 kişiliktir” yazılı ve onaylı bir plaka daha taşıması için yasal bir düzenleme yaparak, bu oldubittiyi yasalaştırdı.

Ancak minibüs esnafının bununla da yetinmesi olası değildi. Bir süre sonra bu kez minibüsler, ön koltuk arkasına konan malzeme sandıklarının üzerine ve giderek ayakta yolcu almaya başladı. Bir süre ceza uygulaması ile bunun da önüne geçilmeye çalışıldı. Ancak sonuç alınamayınca izlenmesi bırakıldı. Bu arada minibüs sürücüleri, artık durak kavramını da unutmuştu. Yol kenarında 5 -10 metrede her el kaldırana durabiliyorlardı.

Araçların kaç kişilik olduğunu gösteren plakalar da ortadan kalkmıştı. Bununla da yetinilmedi, ayakta yolcu almanın artık kabul edilebilir bir durum olduğu, ceza uygulamasının unutulmasının yanında; yolcuların da itirazlarının azalmasından, giderek yok olmasından da anlaşılıyordu. Bu durumda yeni bir uygulamaya geçildi. Araçların 3 orta koltuğu daraltılarak, daha az oturan (4+2+2+2+1) 11 yolcu alınıp, daralan orta koltuklar nedeniyle genişleyen koridorumsu yere 2 sıra ayakta yolcu alınarak yolcu sayısı arttırıldı. Böylece minibüslerin tam dolu olduğunda 20, ayakta sıkışık durumda 30’dan fazla yolcu alması sağlandı.
Bu araçlarda ayakta yolcu için en önemli sorun ayakta tam duramamaktı, yani insanlar boyunun uzunluğuna göre öne doğru eğilmek zorunda olmalarıydı. Bu aşamada, araç üreticilerinin de katkılarıyla, koltuk düzeni yasalaştırılırken, araçların yükseklikleri de artaırılarak, yolcuların ayakta durmaları sağlandı. Araçların yüksekliklerinin artırılması, taşıtın dengesi, yani güvenlik açısından sakıncalı da olsa bu araçlar için ilgili bakanlıktan üretim ruhsatı alınmış olmalı ki üretimleri rahatlıkla yapabildi, yapılıyor da.

Durak da yok oldu

Yukarıdan beri anlatılan ve yıllardır verilen ödünler geri alınıp minibüsle yolcu taşımacılığının doğru yerine oturtulması, gerekli ve zorunludur....

Son 20 yıldır, minibüsler için durak kavramı tümüyle unutulduğu gibi, şimdilerde minibüs sürücüsü seferinde gecikme olmaması için, yolcusunu indirmek için yol kenarına yanaşma gereğini bile duymamakta, bölünmüş (duble) yolların orta hatta sol şeritlerinde durarak, rahatlıkla yolcu indirip, bindirmektedir. Böylece minibüsler için bir kural daha yok oldu.

Tüm bu gelişmeleri yıllardır uzaktan seyreden, ara sıra konuyla ilgilenir gibi görünen, ancak son 20 - 30 yıldır işin peşini bırakmış olan merkezi yönetimin, aniden bu konuya nasıl ve neden döndüğü doğrusu merak konusu. Bunun gereksiz bir girişim olduğunu belirtilmek istenildiği sanılmasın. Yukarıdan beri anlatılan ve yıllardır verilen ödünler geri alınıp minibüsle yolcu taşımacılığının doğru yerine oturtulması, gerekli ve zorunludur. Bununla birlikte, özel bir tür taşıma aracı olarak ayakta yolcu taşımaya uygun olmayan, minibüslerin bunca yıldır ayakta yolcu taşıdığı bilinirken ve bu esnafın bir alışkanlığına dönmüşken (hesaplarını buna göre yapmışken), bir anda ortaya çıkan bu uygulamayı ve sonraki geri adımı açıklamak zordur. Unutulmamalıdır ki; yılların hatası bir anda, bir günde düzeltilemez.

Yapılması gerekenler yapılmayınca

Yineliyorum minibüs boyutundaki bir taşıt toplu taşıma aracı olarak görülemez. Ancak yıllardır yapılması gerekenler yapılmadan, minibüs esnafının istemlerine bir dur demek akla gelmemiştir. Bu da esnafın isteklerinin sürekli artmasına neden olmuştur. Bunun en can alıcı örneği yukarıda belirtilen yıllarda ayakta yolcu almayacaksınız denildiğinde; “ama otobüsler taşıyor” diye bir karşılaştırma yapmayı aklına bile getiremeyenler şimdi bu karşılaştırmayı yapabilmektedir. Böyle bir karşılaştırma anlamsızdır.
Yukarıda belirtildiği gibi, tüm bu gelişmelerin altında yatan; kentte yeterli toplu taşıma ağının olmamasıdır. Bugün yaşanan; yıllardır eksikliği vurgulanan toplu taşıma ağının kurulmayıp, toplu taşıma gereksiniminin karşılanmayıp, yolcu taşımacılığının minibüslere bırakılmasıyla ortaya çıkan bir sorundur. Minibüslerin ayakta yolcu taşıdıkları hatlarda toplu taşımanın yetersiz olduğunu (yeterli kapasitede ve sıklıkta otobüs olmadığını) görürüz.

Bugün İstanbul’da öyle minibüs hatları gösterilebilir ki o hatları kaldırdığınızda, o hatların geçtiği semtlerde oturanların toplu taşıma durağına 2-3 km yürümekten başka çareleri yoktur. Çünkü o semtlerden geçen, yürünebilir bir uzaklıkta, düzenli ve yeterli sıklıkta seferi olan, insanların ulaşım gereksinmelerini, uygar bir biçimde karşılayacak otobüs hatları bulunmamaktadır.

Bunun kanıtı da sorulara yolcuların; ‘Minibüse ayakta binmezse işine yetişemeyeceği’ biçiminde verdiği yanıt olmaktadır. Bu nedenle, bu sorun yalnız minibüs sürücüsüne ceza uygulanmasıyla çözülemez, yolculuk istemlerine yanıt veren bir ulaşım ağı gereklidir.

Halkalı’daki kaza

Bu durumun yaratacağı sonuçlara bir örnek; önceki gün, Halkalı yöresinde olan kazada yaşamını yitiren 13 minibüs yolcusu canımız olmuştur. Bu kazada olan kayıplarımızdan; yıllarca minibüs esnafına ödünler vererek bu günkü durumu yaratan yönetimler yanında, bu duruma çözüm arayışını, yani doğruya geri dönüşü, uygun yöntemler ile sağlayamayan yönetimler sorumludur.

Bu kazada, elbette kurallara uymayan sürücüler, yani kavşağa çok hızlı yaklaştıkları için kırmız ışıkta durmayan, belki de duramayan, sürücüler kusurludurlar. Ancak kavşak düzenlemesi öylesine belirsiz, yol, şerit ve kavşaktaki manevra alanları öylesine tanımsız ki, bu geometrik düzenleme (ya da düzensizlik) ve gereğinden çok geniş alan ve şeritler sürücüleri hızlı araç sürmeye cesaretlendirmekte, giderek teşvik etmekte ve zorlamaktadır.

Kavşakta ve yaklaşımlarında yapılacak geometrik düzenleme ile sürücülerin araçlarının hızını azaltmaları, kavşağa uygun hızla girmelerini, sağlamak olasıdır. Bugün ülkemizde yapılan düzenlemeler ise bunu sağlamaktan uzak, dahası tersi yöndedir. Kazada kavşak geometrik düzenlemesinin etkisini incelemek bir başka yazının konusudur.

Sonuç: Minibüslerde ayakta yolcu taşınması doğru ve uygar bir ulaşım biçimi değildir. Ancak yaklaşık 40 - 50 yılda, yapılması gerekenler yapılmadan, minibüs esnafının isteklerine karşı durulmadan, kentlerin ulaşım gereksinimine uygun toplu taşıma ağı geliştirilmeden ve kurulmadan; uygarca olmayan bu yolcu taşımaya, ceza uygulama yoluyla engel olunamaz. Bu durum ancak minibüslerle yarışabilecek, dahası yolcuya uygarca yani hızlı, rahat bir seçenek ulaşım türü sunularak düzeltilebilir.

www.UlasimOnline.Com

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Ulaştırma | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim