• BIST 9079.97
  • Altın 2308.181
  • Dolar 32.3232
  • Euro 35.0459
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 17 °C

Tuzla en riskli bölgeler arasında yer alıyor

Tuzla en riskli bölgeler arasında yer alıyor
Tuzla konumu itibariyle riskli bölge olarak tabir ettiğimiz yerlerden biri. Bölgede büyük ihtimalle büyük hasar ve yangın olur. Çünkü bütün yumurtaları aynı sepete koymuşuz.

Tuzla en riskli bölgeler arasında yer alıyor

Tuzla konumu itibariyle riskli bölge olarak tabir ettiğimiz yerlerden biri. Bölgede büyük ihtimalle büyük hasar ve yangın olur. Çünkü bütün yumurtaları aynı sepete koymuşuz.

Bu tip işlerde en emniyetli tesis bile en çok komşusu kadar güvenlidir. Tuzla Bölgesi’nde kimin ne tedbir aldığı belli değil. Bölgede herkesin amacı hızlı üretim gerçekleştirmek oldu. Eğer şu dakikadan itibaren tedbir alınmazsa, maalesef bölgedeki sanayinin durumu iyi değil. 1999 yılında yaşanan deprem felaketinin ardından gereken derslerin alınıp alınmadığı çeşitli platformlarda tartışılıyor. Uzmanların üzerinde birleştikleri iki konu var. Bunlardan birincisi, Türkiye’nin bir deprem bölgesinde bulunduğu ve İstanbul depreminin mutlaka 20 yıl içinde yaşanacağı, ikincisi ise depremin değil, sağlam olmayan yapıların insanları öldürdüğü ve gerekli şartlara uygun inşa edilen yapılarda can kaybı ve yıkımın yaşanmayacağı şeklinde. Tuzla Bölgesi’nin hangi tehlike sınırları içinde olduğunu öğrenmek için Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü’nün yolunu tuttuk. Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erdik ve Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Eser Durukal sorularımızı yanıtlarken, önemli mesajlar da verdiler.

Bütün yumurtalar aynı sepette

“Tuzla, olası bir depremde riskli bir bölge olarak adlandırılabilir mi?” sorusunu yönelttiğimiz Prof. Dr. Mustafa Erdik, sorumuza aynen şöyle cevap verdi:

“Tuzla konumu itibariyle riskli bölge olarak tabir ettiğimiz yerlerden biri. Bölgede büyük ihtimalle büyük hasar ve yangın olur. Çünkü bütün yumurtaları aynı sepete koymuşuz. Bu tip işlerde en emniyetli tesis bile en çok komşusu kadar güvenlidir. Tuzla Bölgesi’nde kimin ne tedbir aldığı belli değil. Bölgede herkesin amacı hızlı üretim gerçekleştirmek oldu. Eğer şu dakikadan itibaren tedbir alınmazsa, maalesef bölgedeki sanayinin durumu iyi değil. Unutulmamalıdır ki böyle bir sanayinin hasar görmesi, neticede Türkiye ekonomisinin zarar görmesidir. Bu nedenle Tuzla Bölgesi’nde mutlaka ve mutlaka depreme karşı tedbir alınmalıdır”.

En emniyetli tesis komşusu kadar güvenlidir

Tersanelerde iki ya da üç şekilde tedbir almanın mümkün olduğunu vurgulayan Erdik, öncelikle direkt tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi. Erdik; “Bu tedbirlerin başında depremde hasar görebilecek yapı, iskele, kızak ve vinçlerin mutlaka hasar görmeyecek hale getirilmesi gelir. Endirekt tedbirler ise patlama, zehirli madde sızması, yangın çıkması gibi koşullarda alınması gereken tedbirlerdir. Bu koşullara karşı hazırlıklı olunması ve herkesin ne yapacağını bilmesi gerekir” şeklinde konuştu. Bu tür eğitimlerin verilmesinin şart olduğunu dile getiren Prof. Erdik, her tersanenin kendine göre bir çalışma yürütmesi ve tedbir almasının yeterli olmadığını belirterek, “Komşunuz zayıfsa, gerekli önlemleri almamışsa siz de tehlikedesiniz demektir. Bu tür çalışmalarda örgütlenme şarttır” dedi. İlk etapta, “Deprem olduğu zaman bize neler olur?” sorusuna yanıt aranmasının gerektiğini söyleyen Mustafa Erdik, “Bunun için de sektörel bazda ciddi bir çalışma gerekir. Deprem felaketinde Tuzla Bölgesi’nde ne olacağını ortaya koymak ilk yapılması gerekendir diyebiliriz” şeklinde konuştu.

Oyunu kuralına göre oynamak gerekiyor

Erdik, şöyle devam etti:

“Bu tamamen üstyapıyla ilgili bir araştırma. Zaten ortada kurulmuş bir alan var. Yani zeminle bir işimiz yok. Bu noktada önemli olan İstanbul’da bir deprem olduğu zaman bölgede oluşacak deprem yer hareketini belirlemek ve bu yer hareketinin tesislere verebileceği zararları ortaya koymaktır. Ardından genel bir toplantı yapıp, bir deprem olduğu zaman nasıl zarar göreceklerini, ne kadar kayıp yaşanacağını, bunun ne kadar işsizliğe neden olacağını, ekonomik kaybın ne kadar olacağını belirtiyoruz. Sonra da kısa ve uzun vadeli çözümleri sıralıyoruz. Burada herkesin bilmesi gereken en önemli konu, fay hattının ortasından geçen bir bölgede bile sağlam tersane kurmanın mümkün olduğudur. Diyelim devlet bir bölgeyi tersanelere tahsis etti. Devletin görevi, yatırımcılara hangi koşullarda, hangi esaslara göre o bölgede tersane inşa edebileceklerini şartnamelerle belirlemektir. Bu tür özel şartnameler hazırlanmalı ve şartnameye uygunluk da denetlenmelidir. Aksi takdirde şartnameye uygun kurulmayan tersaneler ilk depremde hasar görecek, dolayısıyla yatırımcının sermayesi yok olacaktır. Yatırım maliyeti pahalı diye insanlar kaçıyorlar ama kaçacak bir şey yok. Eğer tehlikeli bölgede tersane inşa edeceksen, oyunu kuralına göre oynayacaksın. Devletin de bu kuralları koyması gerekiyor”.

Tedbir alınmazsa çok büyük kayıp yaşanır

Tersanelerin büyük çoğunluğunun çelik, büyük açıklıklı, kızakların ve yüksek vinçlerin bulunduğu yapılar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mustafa Erdik, bunların her birinin altında kazıklı kemer olmasının gerektiğini belirtti. Erdik; “Her bir imalatın da depremde hasar görmeyecek şekilde yapılması lazım. Bunların ötesinde orada çalışan binlerce işçi var. Bu yüzden önce bir rapor hazırlanması gerekiyor. Raporda, tersanelerin ne şekilde güçlendirileceği belirtilerek bir şartname hazırlanacak. Tersaneler bu rapora göre güçlendirme çalışması yapacaklar ve her türlü önlemi aldıklarına dair rapor hazırlayacaklar” şeklinde konuştu. Burada denetim mekanizmasının devreye girdiğini dile getiren Erdik, devletin ya da yetkili bir kurumun bu raporları denetledikten sonra tersanenin kullanıma açılması gerektiğini vurguladı.

Erdik, şöyle devam etti:

“Belki sigorta da devreye sokulabilir. Bu noktada devlet, çevreye ve üçüncü şahıslara karşı mali sorumluluk sigortası yükümlülüğü getiriyorum demeli. Sigortacı da bunu denetlemeli. Bütün şartlar yerine getirildikten sonra sigorta yapılmalı. Bu mekanizmaların mutlaka devreye sokulması gerekiyor. Eğer, yok biz bir şey yapmayacağız, böyle kalsın denirse, olası İstanbul depreminde Tuzla Bölgesi’nde çok büyük kayıp yaşanır”.

Tuzla’da tsunami riski var

Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Eser Durukal da, Tuzla tarafında tsunami ihtimali bulunduğunu, geçmişte tam yaşını bilmedikleri bir deniz altı heyelanı olduğunu vurgulayarak, “Hem faylanmadan, hem de deniz altı heyelanlarından dolayı tsunami olabiliyor. Tuzla Bölgesi için de böyle bir risk var” şeklinde konuştu. Bu konuda “depreme dayanıklı yapılar yaparsanız, bu yapılar tsunamiye de hayli hayli dayanır” diyen Mustafa Erdik de şöyle devam etti: “Tabii kızakta olan gemileri de unutmamak gerekiyor. Tam olarak bilemesek de 3-4 metre yüksekliğindeki dalgalara göre tedbirin alınması gerekir. Bütün tersanelerin bir araya gelip, olası bir tsunami sırasında neler yapmaları gerektiğini masaya yatırmaları lazım”.

Sektörel bazda araştırmalar önemli

Her zaman yüzde yüz hazırız demenin zor olduğunu, ama eskiye göre de daha iyi olacağımızın kesin olduğunu belirten Prof. Dr. Eser Durukal, bu konuda iki çalışma yaptıklarını vurguladı ve şöyle devam etti:

“Birisi İstanbul’daki sanayi risklerinin ortaya konulması ile ilgili iki aşamalı bir çalışma. Bir sektörün ya da bir grubun örnek yaratması gerekiyor. Bu çok önemli. Bu amaçla Kocaeli depreminde İzmit Bölgesi’ndeki sanayiye neler olduğunu araştırdık. Asıl amacımız oradan elde edilen tecrübeyi İstanbul’a yansıtmaktı. Tuzla-Tersaneler Bölgesi de bu araştırmanın bir kısmını oluşturdu. Çok detaylı olmamakla birlikte elimizde kabaca bilgi var. Ancak gördük ki, biz bunu sektörel baza taşımalıyız. Çünkü her sektörün özellikleri birbirinden farklı. Vakit geçirmeden her sektör bu tür araştırmaları yaptırmalı ve gerekli önlemleri almalı”.
Bu noktada grup hareketine çok yatkın insanlar olmadığımızı söyleyen Prof. Erdik de, “Ben kendimi kurtarayım da gerisi ne olursa olsun zihniyetinin değişmesi gerekiyor” dedi. Deprem güvenliğinin bir evin, bir tesisin güvenliğinin ötesinde bir şey olduğunu belirten Erdik, sözlerini şöyle noktaladı: “Her şeyi devletten bekleyemezsiniz. Biraz da her sektörün kendine sahip çıkması gerekir”.

Azeri bilim adamı Prof. Dr. Elçin Halilov: 2011-2015 yılları arası deprem olacak

Merkezi Londra’da bulunan Uluslararası Deprem Tespiti Ağı (GNFE) ve IC-Geochange Uluslararası Küresel Değişim Kurulu Başkanı Azeri bilim adamı Prof. Dr. Elçin Halilov 2011-2015 yılları arasında başta İstanbul ve İzmir olmak üzere büyüklüğü 6.5 ve daha üzeri deprem olma olasılığının çok yüksek olduğunu belirtti. En yüksek risk ise, 2013 ve 2014 yılları. Dünyanın çekirdeğinde çok yüksek enerji birikimi olduğunu vurgulayan Halilov; “Bu enerjinin dışarı çıkışı 2015 yılına kadar devam edecek. Bu periyot afet periyodu olacak” dedi.

DEPREMİ BİLEN CİHAZ

GNFE tarafından deprem olmadan önce tektonik dalgaları belirleyen yeni bir cihaz geliştirildi. “Atropatena Crystal adlı cihaz sayesinde depremler 3 ila 10 gün önceden belirlenebiliyor. Depremin tam yeri ve büyüklüğünün iyi belirlenebilmesi için küresel bir ağ sistemi kurulması gerekiyor. GNFE tarafından Pakistan’a önceden verilen deprem tahmini, Pakistan’da 18 Ocak 2011’de meydana gelen 7,2 şiddetindeki depremle kendisini doğruladı. GNFE tarafından Pakistan’da meydana gelecek deprem ile ilgili verilmiş olan tahmin, GNFE’nin resmi web sitesinin tahmin haritasında da yer aldı.

Haber: Ayşe Olcay - Kara&Deniz Gazetesi

www.UlasimOnline.Com

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Ulaştırma | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim