Bakan Yıldırım, Okan Üniversitesi'nde düzenlenen ve kendisine onursal doktora unvanının sunulduğu ''Lojistik Sektörünün Türkiye Ekonomisindeki Yeri ve Önemi'' konulu panelin açılışında, Türkiye'de uzun yıllar istikrar, güven ve uzun ömürlü siyasi iktidarlar olmaması sebebiyle hizmet yapılamadığını ifade etti.
Ulaştırma bakanlarının 1930'dan 2000 yılına kadarki dönemde ortalama görevde kalma süresinin 8,5 ay olduğunu anımsatan Yıldırım, ''Bir ulaştırma bakanı 8,5 ayda ne yapabilir- Tebrikleri kabul eder, brifingleri alır, sonra da valizini toplar. Bu sürede proje gerçekleştirme şansınız yok'' diye konuştu.
Güven ve istikrarın olmadığı dönemlerin Türkiye'nin kayıp yılları olduğunu, son 10 yılın ise ülke için altın değerinde bulunduğunu, bununda rakamlarda görüldüğünü dile getiren Yıldırım, milli gelirin sabit fiyatlarla 1992-2002 arasında yüzde 32 artarken 2002-2012 arasında yüzde 70 arttığını, ihracattaki artışın ise 1992-2002 arasında yüzde 45,6 iken, 2002-2012 arasında yüzde 322 olduğunu kaydetti.
Havacılıkta 10 yıl önce tek şirket, faal 25 havalimanı, cironun 2 milyar doların altında bulunduğunu, 2012 yılı sonunda ise 5 şirketin olduğu sektörün cirosunun 17 milyar dolara, çalışan sayısının 48 binden 165 bine, açık havalimanı sayısının 51'e, iç hatlar yolcu sayısının 8,5 milyondan 65 milyona çıktığını ifade etti.
Bu gelişmelerin serbestleşme ve rekabet sayesinde gerçekleştiğini vurgulayan Yıldırım, ''Artık havacılık imtiyaz olmaktan çıkmış, ihtiyaca dönüşmüş. Biz bunun adına 'Havayolu, halkın yolu' dedik ve 10 yılın sonunda havayolu, halkın yolu oldu. Her kesimden uçağa bineni görüyoruz. Aslında havacılık ülkenin, milletin kaynaşmasını, kardeşliğini de artırıyor diyebiliriz'' ifadelerini kullandı.
Uluslararası tahminlere göre Türkiye'nin sivil havacılıktaki projeksiyonun 2015 yılı için iç ve dış hat toplamında 55 milyon yolcu olarak öngörüldüğünü, ancak şimdiden ulaşılan 131 milyon yolcu ile bunun geçildiğini aktaran Yıldırım, dünya havacılığından alınan payı 10 yıl içinde 3 kat artırdıklarını, geniş bakış açısıyla özelde İstanbul, genelde ise tüm Türkiye'nin bir transfer ve lojistik merkezi olduğunu kaydetti.